-->

BU CENNET VATAN ÜZERİNDEKİ OYUN!

- Mayıs 26, 2018

BU CENNET VATAN ÜZERİNDEKİ OYUN!


26 NİSAN 2018 Cumartesi 18:00
aaaltekin@gmail.com


Bozkurt işaretiyle ilk olarak üniversite yıllarımda tanıştım. Birinci sınıfın ilk haftaları. Bu ideolojide olan tarih hocamız yapılacak olan programa katılma zorunluluğu getirmişti. Sınıfça gittik. Ve neredeyse kavga ederek çıktık.


Çok yakın, saydığım, sevdiğim Samsunlu bir arkadaşım anlattı işareti. Ve daha sonra ordulu bir arkadaş değindi işaretin arkasında olanlara: İşaret belli bir ideoloji kazandırmak için yapılıyor. Gerçekte ise baştakilerin rant sağlama aracı. Bu işaret sayesinde kendi taraftarlarını istedikleri gibi kullanıyorlar. Fakir, fukaranın üzerinden prim kazanıyorlar. Zenginler ise kendi hayatlarını yaşayıp kazandıkları rantları hunharca israf ediyorlar. Olan gariban halka oluyor sonuçta. Gariban halk ölürken zengin kesimin tırnağına zarar gelmiyor. Olayları araştırmayan halk ise onlara güvenerek kendi geleceklerini karanlığa teslim ediyorlar. En basitinden askerlik! Zenginler çocuklarını göndermemek için her türlü yola başvuruyor. Bazen tasarı çıkarıp bedelli yaptırıyorlar bazen yurt dışına gönderip bir şekilde çocuklarını askerden kaçırıyorlar. Fakir halka ise vatan aşkı, sevgisi üzerinden yükleniyorlar. Sorsan bir tek vatansever onlar. Sonuç olarak ülke içinde gerilim, kaos yaratarak oy devşirirler. Çünkü kendileri de biliyor ki ülkede barış olursa kendilerinin söylemlerine gerek kalmayacak. Ben de bir daha ne sordum ne de araştırma ihtiyacı duydum. Çünkü onların bana söyledikleri kâfi gelmişti.

Okul bitti ve memlekete döndüm. Bir lisede geçici olarak görev almaya başladım. Bu işareti yapan öğrenciyi görünce sevindim. Ne güzel bu topraklarda kardeşçe geçinip gidiyoruz dedim kendi kendime. Memleketini sordum. Mardin dedi.

- Buralı mısın?

- Evet.

Babasının işini sordum falan. Velhasıl her soruda hayret ve şaşkınlığım daha da artıyordu. Bu konularda bilgili, çok sevdiğim bir öğretmenimi aradım. Olayı kendisine anlattığımda gayet normal bir şekilde karşıladı.

- Ama hocam, gençlerimiz benliklerin kaybetmişler.

- Hayır. Senin gördüğün şey, belki tanıdık çocuğudur; ama biraz ağır konuşacağım kusura bakma, anne babanın haysiyetsizliğinin dışa vurulmuş halidir. Sakın onlara kızma.

- Anlamadım!

- Günümüzde Kürtçülük öyle bir şekilde servis ediliyor ki zannedersin Kürt olmak şirk koşmaktır. İngiliz, Fransız, Alman, Rus olabilirsin baş göz üstüne. Ama Kürt olunca ülkeyi bölmeye çalışan terörist muamelesi görüyorsun. İstanbul taksimde akşam yürüyüşü yapıyorduk. Her yerde muhakkak bir Arapça tabela bulunur. Onu geçtim sokakta İngilizce, Türkçe şarkı söyleyen de vardı Rusça söyleyen de. Hatta bir köşede Çinceyi de duydum. Biraz daha gittikten sonra baktım bir grup Kürtçe şarkı söylüyor. Onları videoya çekerken grubun etraflarını nerden geldiklerini anlamadığımız sivil polisler kuşattı. Halk tepki vermese kelepçeleyip götüreceklerdi. Serbest bırakırken de burada terör propagandası yapamazsınız diye bağırıyordu. Bir başka sivil polis ise Türkiye’yi aponun piçlerine dar edeceğiz diye diye üzerime geldiler. Başladılar küfretmeye. Neye uğradığımı şaşırdım. Ama çabuk kendime geldim ve tepki verdim. Araya diğer sivil polisler girdiler beni sakinleştirmeye çalıştılar. Çıkardım öğretmen kimliğimi dedim ben de bu ülkenin bir vatandaşıyım. Sizin gibiler yüzünden bu ülkenin pırıl pırıl gençleri dağa çıkıyor. Bu nasıl muamele? Yanlış anlaşıldık, aslında böyle değildi falan hikaye anlatmaya başladılar. Ama biz her şeyi gözümüzle gördük.

Duyduklarım, gördüklerimi geçmişti. Bunun mümkün olabilme ihtimalini bile düşünmek istemiyordum.

- Emin misiniz hocam?

- Evladım sen nerede yaşıyorsun? Bu olaylar günün her saatinde ayrı bir örnekle karşımıza çıkıyor. Siyasetçilerin söylemleri sadece lafta. Öyle olmasaydı polisler durduk yere kardeşim dedikleri birini içeriye almaya çalışırlar mıydı?

- Haklısınız hocam.

- Bu tür olayları medya her seferinde gündeme getiriyor. Bunu gören bizim Kürt aileler çocuklarını korumak isterken farkında olmadan onların kimliklerini değiştiriyorlar. Bu sayede bir mesaj vermeye çalışıyorlar. Biz terörist değiliz. Bizden size zarar gelmez.

- Peki, hocam bu nereye kadar böyle gider?

- Çok şükür gençlerimiz benliklerini kolay kolay kaybetmiyorlar. Onlar bu yapılan haksızlığı gördükçe daha çok sahip çıkıyorlar kardeşliğe ve barışa. Onların bu azmi yakında Türkiye’de barışın ve kardeşliğin habercisidir.

- Çok teşekkürler hocam.

Deyip konuşmayı sonlandırmıştım. Öğretmenimin söyledikleriyle daha sonraları medyayı takip edince çok bariz karşılaşabiliyordum. En çok dikkatimi çeken ise sayın Mehmet Nuri Yılmaz’ın şu yazısıydı:“Irkçılık; kişinin, kendi soyunu, kabilesini, milletini ve ırkını diğer ırklardan üstün görmesi, diğerlerini ise hakir görmesi halidir. Irkçılık, fertler ve toplumlar arasında kin, haset, husumet ve düşmanlık duygularını yeşertir. Milli birlik ve beraberliği, din kardeşliğini, sosyal dayanışmayı ve kaynaşmayı bozar. Fertler, kabileler ve toplumlar arasında fitne ve tefrikanın çıkmasına, toplum huzurunun ve barışının bozulmasına; terör, anarşi, kargaşa ve hatta iç savaşların çıkmasına sebep olur.” Hakikaten bozkurt işareti bir anahtar gibi görülüyordu. Kurtuluşun anahtarı. Aramıza kini, nefreti ekmeye çalışan dış mihraklara karşı birlik olmak yerine bu şekilde davranarak birilerinin üzerimize attığı terör çamurunu haklı çıkarmıyor muyduk?





Advertisement
 

Start typing and press Enter to search